Warhammer 40000: Space Marine 2 İncelemesi | Son zamanların en iyi aksiyon oyunlarından biri
Warhammer, aslen 1983 yılında Games Workshop tarafından yayınlanmış orta çağ fantezi temalı bir masaüstü minyatür savaş oyunu olarak ortaya çıkmıştı ve özel modeller kullanmak üzere tasarlanmış ilk ticari minyatür savaş oyunu olma özelliğini de taşıyordu. Dünyadaki en popüler minyatür savaş oyunu olarak kabul edilen Warhammer 40,000’in ortaya çıkışı ise 1987’ye dayanıyor. Aynı evrende geçmemesine rağmen bir dizi klişe ve konsepti paylaştığı bir orta çağ fantezi savaş oyunu olan Warhammer Fantasy Battle’ın bir bilim kurgu muadili olarak tasarlanmıştı. Oyun, ortamının havası ve derinliği nedeniyle grimdark türünün temel eseri olarak da kabul edilir.
Warhammer evreninin kendisi aslında J. R. R. Tolkien, Poul Anderson ve Michael Moorcock’un kurgularından esinlenilmiş olmasında rağmen, zaman içinde kendi de Warcraft, Starcraft ve Gears of War gibi birçok farklı bilgisayar oyunu için de esin kaynağı oldu. Konuyla ilgili temel genel kültür kısmını bitirdiğimize göre şimdi gelelim asıl konumuza. Bunların hepsini size niye anlattık? Anlattık çünkü Warhammer 40K’nın bu karanlık ve destansı evrenini bizce en iyi şekilde temsil eden aksiyon-macera oyunu Warhammer 40K: Space Marine 2, oyun dünyasına tam anlamı ile bomba gibi düştü.
2011 yılında yayınlanan ilk Warhammer 40,000: Space Marine oyunu, Ultramarine kaptanı Titus’un gözünden bizlere evrenin kaos dolu dünyasına dalma fırsatı vermişti. Oldukça başarılı bir hack-and-slash tarzında oynanış, sıra dışı hikâye anlatımı ve baş döndürücü aksiyon sahneleriyle çok etkileyici bir oyundu ve saf aksiyon sevenlerin kalbini kazanırken, Warhammer 40K evrenine aşina olmayan oyuncuları bile kendine çekmeyi başarmıştı. Bu tür bir fantezi aksiyon oyunu oynamayalı epey bir zaman oldu. Ne mutlu ki 13 yıl sonra aşırı kaslı kahramanlarımız veya onları koruyan büyük zırhları ile tekrar buluşuyoruz.
Tyranid sürüleri oyunda su gibi akıyor!
Space Marine 2, önceki oyunun kaldığı yerden devam ediyor. Ancak hemen belirtelim ilkini oynamamış olsanız da hikâyeyi çok rahat takip edebiliyorsunuz. Oyunun Türkçe dil desteği olmasının da büyük faydası oluyor. Bu kez yine Ultramarine’lerin efsanevi kaptanı Titus’u kontrol ediyoruz. ilk bölümdeki olaylardan 200 yıl sonra Yüzbaşı Acheron’un komutası altında, eski askerler Gadriel ve Chairon’dan oluşan yeni bir ekibin komutanı olarak Ultramarines’e geri dönüyoruz. Bu sefer, Warhammer 40K evreninde yer alan ve kendi biyolojik yapılarıyla diğer türlerin DNA’sını absorbe ederek büyüyen bir kolektif zihne sahip Tyranid adındaki uzaylı sürüleri ile mücadele ediyoruz. Ve evet, Saber Interactive bu noktada World War Z’de zombiler için gösterdiği başarıyı çok başarılı bir şekilde tekrarlıyor. Tyranid’ler kelimenin tam anlamı ile su gibi akıyor.
Oyun, TPS bakış açısı ve aksiyon odağını koruyor. İlk oyuna göre mekanikler daha da geliştirilmiş. Artık bizi daha akıcı, daha hızlı tempolu ve daha büyük ölçekli savaşlar karşılıyor. Özellikle az önce de belirttiğim gibi Tyranidlerle yapılan savaşlar devasa ve karmaşık bir savaş atmosferi yaratıyor. İlk oyundaki nispeten daha yavaş tempolu dövüşler yerini, daha dinamik ve yoğun savaş sahnelerine bırakmış. Ayrıca, düşman çeşitliliği ve yapay zekâ da oldukça geliştirilmiş. Her savaş kendine has bir zorluğa sahip ve ona uygun bir taktik geliştirmenizi gerektiriyor. Bir diğer büyük yenilik ise co-op modların oyuna eklenmiş olması. İki veya daha fazla oyuncunun aynı anda düşmanlara karşı savaşabilmesi, oyunu çok daha eğlenceli ve zorlu hale getiriyor.
Hantal durmaları sizi yanıltmasın
Karakterimiz bir tank gibi olsa da çok çevik bir şekilde siper alabiliyor, saldırıları savuşturabiliyor, kaçınabiliyor ve yerde yuvarlanabiliyor. Yakın dövüş silahımızla yapacağımız kombolar ortaya mükemmel ve sıklıkla vahşet dolu sahneler çıkartıyor. Silahlarımız da bir o kadar etkili. Elbette, hikâye boyunca ilerledikçe kilidini açabileceğimiz enerji kılıcı, plazma yakıcı, füzyon topu veya yaklaşan her şeyi öldüren son derece güçlü bir av tüfeği gibi muhteşem silahlar da bunlara ekleniyor. Daha fazla şarjöre sahip ağır versiyonlardan orta menzilli saldırılar için daha güçlü mermilere sahip Bolter Carbine’a kadar farklı Bolter modellerini oyun içinde ilerlerken edinebiliyorsunuz.
Savaşlar genelde görev sırasında ilerlerken belirli bölgelere girdiğinizde dalgalar şeklinde gerçekleşiyor. Düşmanı temizledikten sonra genellikle ekibinizle bir toplanma alanına ulaşıyorsunuz. Genelde bu cephaneliğinizi yenilediğiniz ve biraz soluklandığınız bir asansör oluyor. Size tavsiyemiz, Tyranid sürülerini uzaktan gördüğünüzde öncelikle uzun menzilli silah ile sayılarını azaltmanız. Birebir yüzleştiğinizde canınız endişe verici bir şekilde azalırken kendinizi etrafınız sarılmış olarak bulduğunuzda, daha önce ateş etmediğinize pişman olabilirsiniz.
Elbette yakın dövüşte işimize yarayacak bazı işaretleri takip ederek kendinizi koruyabiliyoruz. Bir düşman bize saldırdığında mavi bir flaş görüntüleniyor. Böylece onu bir savuşturma ile püskürtebilirsiniz. Bu aynı zamanda diğer düşmanlara alan hasarı verdiği gibi zırhımızı da biraz şarj ediyor. Benzer şekilde etkisiz hale gelen düşmanlara son vuruşu yapıp da zırhımızı yeniden şarj etmemiz mümkün. Sonuç olarak, savaşların tekrara düşmeyecek kadar yeterli dinamiğe ve eğlenceye sahip olduğunu söyleyebilirim.
Hikaye modu bitti diye üzülmeyin daha operasyonlar var
Hikâye modunda kahramanımızın zaten tank gibi ve yenilmez göründüğü bir gerçek. Co-op modu da bu deneyimi zenginleştiriyor. Eşli modda, arkadaşlarınızla birlikte devasa Tyranid ordularına karşı savaşabilirsiniz. Bu mod, özellikle strateji gerektiren düşmanlarla başa çıkarken büyük bir avantaj sağlıyor. Oynayacak kimseniz yoksa da yapay zekanın bu boşluğu doldurmada fena sayılmadığını da ekleyelim.
Hikâye, 10 ila 12 saat arasında tamamlanabiliyor. Çok uzun sayılmaz. Ancak oyunun sahip olduğu tek şey bu değil. Bu noktada operasyon modu devreye giriyor. Her biri 30 ila 40 dakika arasında süren ve senaryodakilerle aynı kalitede 6 büyük görev içeriyor. Ana macerada savaşmadığımız son boss’larla yüzleşeceğimiz gerçeğinin yanı sıra, bazılarının neredeyse Destiny’nin ünlü “Raid “leri gibi mükemmel kalitede olduğunu söyleyebilirim. Operasyon modunda, kendi sınırlı silahları, nihai yetenekleri ve seviye atlama ve onları parça parça özelleştirme imkânı ile 6 farklı sınıfı kullanabiliyoruz.
Görevdeki tüm arkadaşlarınız öldürürlerse, görev kesinlikle bitiyor ve her şeye yeniden başlamak zorunda kalıyorsunuz. Ancak, her bir sınıfın seviyesini yükseltmek ve güçlendirmeler ile iyileştirmeler elde etmek için deneyim ve yükseltme puanları aldığımızdan bir sonraki denememizde daha fazla avantajımız oluyor. Tabii ki, burada denizcilerimiz için kozmetiklerin kilidini açma ve her birinin zırhını ve hatta aralarından seçim yapabileceğiniz birçok kaplamaya sahip olacak silahları özelleştirme şansımız da oluyor.
PVP modları ile eğlenceye arkadaşlarnızla devam edin
Saber Interactive, Season Pass’in içerdiği yeni görevlerin herkes için tamamen ücretsiz olacağını belirtmiş olması da cabası. Olasılıklar burada bitmiyor, çünkü bu Warhammer 40.000’de bulunan geleneksel çok oyunculu mod olan Eternal War modunda, klasik Conquest, Capture & Control ve Annihilation modlarıyla diğer rakip Deniz Piyadeleriyle de karşılaşabiliyoruz.
Tam anlamı ile görsel işitsel bir şölen
Space Marine 2 kesinlikle bu yılın en iyi görünen oyunlarının başında geliyor. Karakter modelleri, çevresel detaylar ve özellikle savaş alanlarındaki efektler göz dolduruyor. Tyranid’lerin detaylı yapıları, devasa savaş sahnelerinde her köşeyi kaplayan patlamalar ve ışık efektleri oldukça etkileyici. Aksiyonun en yoğun olduğunda zamanda bile ekranın en uzak noktasındaki canlılık, detay ve görsel efektlerden taviz verilmiyor. Oyun içi grafikler ara sahneler kalitesinde. Üstelik bu detay seviyesi sadece üst düzey PC ve konsollar için geçerli değil.
Oyunu denediğimiz Xbox Series S ile bile detay seviyesinden en ufak bir eksiklik hissetmedik. Sadece çözünürlük dinamik 1080p ile sınırlı. Ancak tek bir kare düşüşü olmadan 30 fps alabildik. Series X ve PS5’te ise kalite modu yine 30 fps ama çözünürlük dinamik 2k’ya artıyor. Bu konsollardaki performans modu ise 1080p. Xbox Series X’in sabit 60fps performansına karşın ne yazık ki PS5 çoğunlukla dalgalı bir performans sergiliyor ve 49fps sınırına kadar gerileyebiliyor. Yani seçim şansınız varsa oyunu Series X’de ya da daha iyisi PC’de oynamayı tercih edebilirsiniz.
Ses tasarımı ise oyunun atmosferini güçlendiren bir diğer önemli unsur. Her savaş sahnesinde devasa silahların patlamalarını, kılıçların metalik yankılarını ve Tyranid’lerin korkutucu seslerini net bir şekilde duyabiliyoruz. Ses efektleri ve müzikler, oyunun epik havasına mükemmel bir katkı sağlıyor.
Sonuç
Space Marine 2’deki sanat öyle ki, ekranda gördüklerinizin muazzamlığı karşısında hayrete düşeceğiniz çok zaman oluyor. Kendimizi zaman zaman savaşı bırakıp bir tepeden etraftaki kaosu izlerken bulduğumuz da oldu. Warhammer 40K evrenine aksiyon ve yoğun savaş sahneleriyle geri dönmeye hazırsanız beklentilerinizi büyük ölçüde karşılayacağına emin olabilirsiniz. Gelişmiş grafikler, akıcı oynanış, tatmin edici savaş mekanikleri ve Türkçe dil desteği ile aksiyon oyunlarını sevenler için Warhammer hayranı olmasanız bile tam anlamı ile kaçırılmaması gereken bir yapım. Oyun, Xbox Series S’te bile taş gibi bir görsel işitsel performans sunuyor. Bu nokta da Saber Interactive’i optimizasyon noktasında bir kere daha kutlamak gerekiyor. Kazanır kazanamaz onu bilmem ama bana göre mutlaka 2024’ün en iyi aksiyon oyunu adaylarından biri olmalı. Warhammer evrenine harika bir katkı sunuyor.
90
Yayıncı Focus Entertainment
Geliştirici Saber Interactive
Tür Aksiyon, TPS
Platformlar Xbox Series S/X, PC, PS5
Web www.spacemarine.com